25 Nisan 2012 Çarşamba

Moda Üzerine: Tıngır, Mıngır


İnsanın, insan olduğunu anladığı ve neden sorusunu sormaya başladığından beri farklı uğraşları var. Mesela kendimizle ilgili büyük bir sorunumuzun olduğu bir gerçek..! ve bu kendini tanımlama ve etrafını ve doğayı kontrol etme sürecinde, akılsız insanlardan biri kıyafet modası denen o aptal ve saçma icadı yaparak tüm insanları kıyafete ve anlamsız zevklere mahkum etmiştir..!

Moda deyip geçmeyiniz lütfen. Batı kıyafet modası, tarihini 1100'lere kadar dayandırmış durumdayken hemde..! Yani durum tam olarak şöyle gelişmiş “ Ve İnsan Modayı Yarattı...” Günümüz moda anlayışı ve moda olgusu hayatımızın bir parçası olmak durumunda ne yazıkki..! Modadan soyutlayamıyoruz kendimizi..! Her zaman peşimizde anlayacağınız..! modadan haz etmem ancak toplumsal ihtiyaçlarımız içerisinde bulunan beğenilme ihtiyacımızı her insan kadar karşılamak zorundayım,,! Yani giydiklerime dikkat ederim..! Yani çoğu zaman..!
Modadan haz etmemek zevksizlik olarak nitelendirilmemeli. Kıyafette uyuma dikkat ederim..! en sevdiğim oyunlardan birisidir bu. İnsanların kıyafetlerine dikkat etme oyunu. Bu oyunun basit iki kuralı vardır. Bunlardan birincisi; İki tarafında- yani eleştiri yapılan ve yapan- yürüşüş halinde olmalıdır ve eleştirilen bir oyunun içerisinde olduğunun farkında olmamalıdır..! İşte şimdi atış serbestir hele birde yanınızda eleştirilerinizi paylaşabileceğiniz ve de doyasıya gülebileceğiniz birisi varsa bu oyunun tadından yenmez..!

Moda denen olay bana hep bir dayatma gibi görünmüştür. Yani egemen olan moda algısı neyse sende onu yapmaya zorlanırsın yada 'moda toplumunda' dışlanırsın..! aslında bir bakıma aforoz..! bu bana oldum olası saçma gelen bir hareket olmasına rağmen yaşadığın topluma ayak uydurma düşüncesi bazen üstün gelebiliyor..!

Moda denen olgu insanoğlunun daha fazla tüketmesini ve moda Endüstrisinin daha fazla kazanmasına yarayan basit bir kapitalist araç aslında. Bunun yanında oluşturulan güzellik anlayışı bir çok insanın yeme alışkanlıklarını değiştirmekte ve insanlar 'toplumun güzellik anlayışı'na bağımlı hale getirilmeye çalışılmaktadır hiç kuşkusuz. Bu yapay güzellik anlayışı; sıfır beden mankenlerin bulunduğu ve her kızın barby bebeklerin kopyaları olmaya çalıştıkları bir anlayış. Yani insanlar moda endüstrisinin birer oyuncakları haline getirilmeye çalışılmakta ve toplum'a genel bir güzellik algısı aşılanmaktadır.

Moda endüstrisi için hayvan öldürlebilir, insanlar sağlıksızlaştırılabilir, kot taşlayan işçiler silikozisten 2 yıl içinde öl(dürül)ebilir... Ne olursa olsun Moda Endüstrisi üretmeli ve insanlar tüketmelidir..!

Bu konuda gayet basit bir önerim var. Moda denen saçmalık yasaklanmalı ve insanlar kendi haline bırakılmalı acilen..!

23 Nisan 2012 Pazartesi

Yazmak Üzerine Bir İki Söz..

Sadece yazmak geliyor bu aralar içimden. Sadece bir kaç kelime yazıp bırakamıyorum o bembeyaz duran sayfaları... kirletmek geliyor içimden, çok insani olarak ve başlıyor böylece yazı serüveni. Kelimeler kifayetsiz kalmadığı sürece yazıp duruyorum. Yorulmadan sanki bir emirmişçesine ve durdurulamayacakmış gibi...

Yazmak okumaktan daha aktif bir yöntem hiç kuşkusuz. Ancak yazmak ve okumak kadar birbirine bu kadar yakın ve uzak olan anlamız derecede ilginç ve insanlar için bu kadar değişkenlik göstermesine rağmen hayatta kalmaya cesaret gösteren kelimelere hayranım. insan yazmadan nasıl yaşar anlamlandıramıyorum. Benim için yazmak konuşmak derecesinde sadece bir alışkanlık.. ancak söz gibi riyakar değil yazı eylemi..işte o yüzden cesur belki de. Seni hiç bırakmadan cesaretle takip etmesinden ötürü.

Okumak eylemi yazmak gibi bir eylem olmasa da biri olmadan diğerinin değeri hiç bir zaman anlaşılmayacak iki sevgili gibiler. Belki bu yüzden yapmacık gözükseler de aslında o kadar da gerçekler. Çıplak ayakla bastığın toprak kadar gerçek ve ayakkabı kadar yapaylar.

Yazmak kelimesi cesurdur derken saçma bir benzetme yapmaya çalışmıyorum! Ciddiyim yazı cesurdur! Çünkü hiç bir zaman kaybolmaz. Düşünceleri saklar içinde gizli hazinelerdir onlar. Ve bizi 20 yıl öncesinden gammazlarlar mesela. O yüzdendir cesur oluşları. Ama en önemlisi tarihi karşı cesurdurlar .ne kadar eski olursa olsun kaybolmaz yazılar. bazen saklanabilirler ancak asla kaybolmazlar. Yani söz gibi hain ve dönek değillerdir yazı..!

Yazmak bir insan için için bağımlılık yaratabilen ilginç bir hastalıktır kimi zaman. Sigara gibi bağlımlısındır ona yada iyi anlamla aşık olursun yazmaya.Ve bir ihtirastır artık yazmak senin için. Yazı kıskançtır hemde. Yalnız bırakmalara dayanamaz. Yavaş yavaş öldürür yani diğer bütün aşklar gibi.
Bu kadar gevezelik de ne oluyor diye düşünebilirsin. Bu senin en doğal hakkın. Ancak ben sadece içimi dökmek istedim. Bunu yaparken okumak ve yazmak gibi iki kelimeyi kendimce irdelemek gibi bir hataya düştüm. Pişman mıyım ? HAYIR!