12 Haziran 2012 Salı

soru işareti "?" nedir, neden kullanılır ?


 Bazen olduğu gibi yaşamak geliyor içimden. Etine sütüne karışmadan hatta “banadokunmayanyılan binyaşasıngillerden”  olmak boşu boşuna oradan buraya savrulmak istiyorum. ama nerde öyle beyinsiz gibi yaşamak özgürlüğü..! Hiç istemesen de düşündürüyor seni ülke, dünya, insanlık…

Kafamızda bir sürü sorunun olması en doğal olanı değimlidir zaten? Hayat bir “?” değil midir? Neden yaşıyoruz sorusuna cevap için uydurulmamış mıdır tüm dinler?  Yani kim ne derse desin önemlidir sorular. Hem de cevapları yoksa muhteşem şeylerdir onlar. Soru sormak eylemini birçok dogma bilgi Zaralı görse de soru sormak düşünme eylemenin ayrılmaz parçalarından biridir hiç kuşkusuz.
Sanırım geliyoruz o malum soruya “neden yaşıyoruz?” bu sorunun değişik cevapları var hiç kuşkusuz. dinlerin dediği gibi ilahi olanın(çoğunlukla Tanrı diye adlandırılıyor) bir deneme tahtası  veya bir laboratuar faresi miyiz yoksa..! yok artık..!  Belki de sadece öylece geçerken uğramıştık dünyaya ve uygarlaşmıştık son bilmem kaç milyon yılda.

İnsanlar kendi küçük dünyaları içinde yaşayıp duruyorlar.  Ancak bence herkes en az bir kere düşünüyordur.“neden varım” diye. Son günlerde ümidim azalıyor, insanlar düşünmüyormuş, sadece hayatı izliyorlarmış gibime gidiyor. “bazıları” dışında tabi..! Neden yaşar ki bir insan iyi bir kariyer için mi, finallerinde iyi bir not almak için mi ya da bu dünyada en büyük sevap bonusunu kazanıp ahiri zamanda “rahat edebilmek” için mi? Bence hayatın tek bir anlamı var ve bu çok basit: mutluluk.

Mutluluk kavramı aslında içinde bir sürü yan anlamı barındıran devasa kocaman büyüklükte bir kelime..! Önemini yazmakla bitiremem sanırım ancak insan mutlu olmak için yaşar. Yâda en azından mutlu olmak için yaşamalıdır. Mutlu olmak bireyin mutluluğundan, kolektif mutluluğa kadar uzanan çok geniş bir yelpazede değerlendirilebilir. Tüm insanlar şu koca ömürlerinde sadece mutluluğu aramak ve ona biraz daha ulaşmak için didiniyorlar. Daha fazla para kazanmak istiyorlar örneğin sırf mutluğa ulaşabilmek için. Yada sadece aşık oluyorlar mutlu olabilmek hayaliyle..! Yani insanlar mutluluğu arıyor her daim. İşte burada karşımıza “neden” sorusu çıkıyor.

Neden sorusunun cevabını bulmaya çalışmak aslında tamda mutluluğun kaynağı. Tüm insanlık neden yaşıyorum? neden varım?, ben kimim? Sorularıyla bir yandan kişiliğini tanımlarken, bir yandan da kişiyi mutluluğa taşıyan araçlarda biri haline geliyor. Örneğin ben kimim? Sorusuna verilen “hıyarsevergillerdenim” cevabı bir kişiliği yansıtıyorsa buradan hıyar seven bir zatı muhterem var ve bu zat hıyara ulaştığımda mutlu oluyor demektir.

Ancak bazı insanları anlamlandıramıyorum hayatın içersinde. Bu insanlar neden yaşar, hayatta ki amaçları nedir sorusuna bir türlü cevap veremiyorum. Korkarım bu sorulara kendileri de anlamsız bakışlarla karşılık vermekte ve sadece yaşadıklarını idea etmektedirler. Aslında onlarda kendi sorularını aramış ve sonunda kendilerini bir televizyonun önünde yapayalnız, bir kumandaya mahkûm olarak bulmuşlardır. Beyinlerin içindeki sorular popüler kültür imgeleriyle yer değiştirmiş soru işaretlerinin yerini sade ve kesin yargılar almıştır artık. Bu insanlar en tehlikeli insan tipidir beklide. Sadece bildikleri birkaç dogmayla yaşayan bu insansı türün inaklarına dokunmaya kalktığınıza yani onlara soru işaretlerini geri vereye çalıştığınızda şiddetli bir itirazla karşılaşırsınız. Bu insan türü kesinlikle düşünmez. Düşünse de kendine kadar düşünür..! İnsanlığa en büyük faydası havaya saldığı karbondioksitle bitkilerin fotosentez yapmalarına katkı sağlamalarıdır.

Kısacası Bu insan “yeni” Türkiye’nin insan türüdür. Yani 2. Cumhuriyetin yeni insanıdır.

Sonuç olarak tüm bu yazılanların doğrultusunda ele aldığımız da insanoğlu yaşadığını “fark etmeye” hep bir soruyla başlamıştır. Bu sorunun cevabını bulmak her zaman yeni sorulara gebedir. Eğer bir sorunun cevabı yeni bir soru getirmiyorsa bu işte bir yanlışlık olduğu anlaşılmalı ve bu hatan en kısa sürede dönülmelidir.

Düşünme eyleminin dışında duran insansıların yeniden düşünmesini sağlamak için öneride bulanmasam bu yazıyı boşa yazmışım gibi hissedeceğim ki böyle insanlara en acil söylemem gereken popüler kültürün hücrelerine nüfuz etmesini engellenmek, engelleyemiyorlarsa etkisini en aza indirilmektir. Ne mi lazım yoksa herkes  “ciciş kardeşler” gibi ortaya atlayabilir ve insanlın sonunu getirir çünkü ciciş olmak soru işaretlerini yok etmek demektir. Soru işaretleri insan olabilmenin anahtarı olan düşünebilmenin, en önemli aracıdır.
Evet, biliyorum bugün biraz fazla uzattın ama anlatacak çok şey vardı. Aman siz siz olun kafanızdaki soru işaretlerinizden “kurtulmayın” zira onlar hazinedir. Lütfen soru işaretlerinize iyi davranın :)


2 Haziran 2012 Cumartesi


Farklı Olmanın Farkında Olmak..


Tüm toplumlar farklı olanı kendine benzetmeye çalışır hiç kuşkusuz. Ancak son dönemlerde Türkiye'de yaşananlar bunun daha ötesinde bir şeyler olduğunu söylüyor bize. farklı giyinmeli, farklı konuşmalı, farkı yaratmalıyız. Hem de şu son günlerde bundan daha önemlisi yok bence. Din ekseniyle tek tipleştirilmeye çalışılan Türkiye'de farklı olmak ve farklı olana sahip çıkabilmek önemlidir.

Hiç kuşkusuz, toplumsal normlar bir baskı aracıdır ve bu görevlerini belki hukuktan bile iyi yerine getirirler. Farklı olmak tam olarak bur da devreye giriyor. Faklı olmak toplumsakl normlara karşı gelmek, toplumdan dışlanmak gibi bir sonucu doğurabiliyor. Ve bu yüzden insanlar kendilerine tanınmış alanların dışını çıkamıyor, farklı olacaksa bile dozunu kaçıramıyor. Yani insanlar şeffaf hücrelerin içinde mutlu mesut(!) yaşayıp gidiyorlar.

Farklı olmak önemlidir. Belkide, herkesi tektipleştirmeye çalışan küreselleşmeye de karşı koymanın en etkili yollarındandır farklı olmak. Ama Türkiyede küreselleşmeden öte olark toplumun kendiside hızla dincileştirildiğinden farklı olmak kavramıda zemin değiştirmiş durumda.

Bize dayatılan model, “uslu çocuk” olarak hücrelerinde oturan insanlardan ibaret. Muhalefet etmeye gerek yok...! kürtaj olup olmayacağımıza “o” karar verir zaten. Kaç çocuk doğuracağımızı da söyler..! bize yaşamak değil sadece nefes alıp vermek düşer. Kadın sadece doğurmalı ve çocuk bakmalı, erkekte sürekli çalışmalıdır. Aman ha muhalefet etmemeli yoksa her yer Yunanistan olur verir..!



Sonuç olarak farklı olanı savunmalıyız...! bize verilen “uslu çoçuk” olma rolünden çıkmalı ve isyan etmeliyiz..!